Oct 15, 2014

Uğursuz bir kaçısın hikâyesi…

                                   
İnsanın tanrılaşması sadece bunu bağırması ile olsaydı keşke…

Zihinleri başkalarının tasarladığı şablonlara göre çalışmakla iğdiş edilmiş parazitler tanrılaşmayı Nemrut gibi âleme küfürbaz davullarla ilan etmek zannettiklerinden beri modern tanrılar atlarını çatlatırcasına koşuşturmakta zihinlerimizde ve yüreklerimizde.

Zevkini, ihtirasını, gücünü ilah edinenler ne kadar secde etseler az, modern zamanların insanı yegâne baş eğilmesi gerekenden başka her şeye tutsaklaştıran sinsi desiselere. 

Cafcaflı ambalajlar mezarlığına döneli çok oldu kof cehaletlerimiz, satılmaya amade benliklerimiz.

Varlıkları umut olanlar yitirdi en başta umutlarını ve ilk onlar yaftaladı düşlerini gençlik hevesi diye. Gündeminden çıkarma yarışına ilk onlar girdi, O En Güzelin cahiliyeye açtığı o kutlu mücadeleyi… En fazla kim karanlığa battı, en çok hangimiz kirlendi diyerek o uğursuz kaçışa meşruiyet kazandırma yarışına ilk onlar girdi… Bu yüzden kendi kirini temizlemenin değil başkalarını kirletmenin nasipsiz derdi bürüdü tüm gözleri.

Bakmaktan utandıkça gençlik heveslerimize, batmaktan kurtulamadık dünyanın batağına. Paranın gücün sahibi olduğumuzu sandıkça,  zaten benliklerimizin en kuytularına sinmiş olan merhamet kırıntılarını dahi yitirdiğimizi fark edemedik.

İnşa etmek için geldiğimizi, anlam katanın üretmek olduğunu unuttukça tüketmenin dayanılmaz iç eziciliğine düçar olduk, tükettiklerimiz kadar tükendiğimizi bile hissedemedik.

Yürüdüğünde etrafında adalet haleleri oluşturduğunu zanneden kibir yumağı benliklerimiz bilemedi aslında ne kadar hissiz, kof, üzerine bastığını çoraklaştıran içi boş birer hortlak olduğunu.  

Varlığı huzur saçması gerekenler iken ancak yokluğunda nefes alınabilen öfke bombalarına dönüştük en küçüğünden en büyüğüne, en âliminden en cahiline her birimiz.



En başta kurtarılması gereken nefislerimiz iken dünyayı kurtarma sevdalarına tutulduk. Emeği değil, sonucu kutsamanın; başarıya kul köle olmanın kifayetsiz ve ablak bendelerine dönüştük. Gücümüzün hakkı savunmak, amacımızın tek başına da kalsak onurlu bir direnişin mutmain bir neferi olarak can vermek olduğunu kırk odalı zindanların en kuytusuna kilitledik. Ama yine de rahat edemedik, kilitlemeyenleri de en yüksek kalelerden itibarlarından bile soyundurarak çırılçıplak aşağı attık. 

No comments:

Post a Comment