Apr 2, 2016

hürriyetten esarete

yanık gazel kokusu,
kardan baş veren çakıl tanesi,
tenimi ürperten güneşli bir ayazdır
benim çocukluğum biraz.

mahcubiyet ve yokluklar
kin ve intikama altlık değildi henüz
kir yıkanınca
yenilen her darbe
bir kırık gülüşle
asalet ve suhuletle
düşerdi gözlerimizden.

hayatı hayat kılan
hakkında konuşulanlar değildi henüz.
rivayetsiz, aracısız,
asaletli bir sadelikle
yaşanması idi bizzat alamet-i farikası.

bir ark'a düşen iğde yaprağı
kaleme ve söze mahkum edilmemişti daha.
durup bakılır ve dalıp gidilirdi
konuşmaya ihtiyaç duymadan.
bilinirdi çünkü içten içe, 
söz esarettir.

29/3/2016

No comments:

Post a Comment